Fatsa İlçesinde faaliyet gösteren Fatsa Son Dakika Haber Gazetesi, Fatsa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Karataş ile ekonomik günden üzerine bir röportaj gerçekleştirdi.
Röportajda Başkan Karataş, ekonomide güncel durum, uygulanan tedbirlerin etkinliği gibi konularda görüşlerini belirtti.
Üyelerimiz için röportajın tamamı aşağıda yer almaktadır.
Ekonomik gündemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
İş dünyası olarak pandemi ile başlayan, savaşlar ve muhtelif krizlerle devam eden son birkaç yıllık süreçte zaten oldukça yıprandık ve zarar gördük. Bu süreçle birlikte de zaten etkilerini alınan tüm tedbirlere rağmen halen yoğun olarak hissettiğimiz döviz kurundaki dalgalanmalar, yüksek enflasyon ve yüksek faiz sarmalı ile mücadele etmek durumunda kaldık ve halen bu mücadelemizi büyük fedakarlıklarla sürdürüyoruz.
Sizce uygulanan yeni ekonomik program fayda gösteriyor mu?
Bunu net olarak tespit edebilmek için öncesinde uygulanan program ve yaklaşımlardaki hataları doğru analiz etmek gerekiyor. Önceki dönemde uygulanan “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” yaklaşımı, kuru dengede tutmak adına uygulanan Kur Korumalı Mevduat programı o kadar büyük hasarlara yol açtı ki, bu süreçlerle oluşan zararları bugün onarmakta zorlanıyoruz. Oluşan ağır yük bugün maalesef başta emeklilerimiz olmak üzere, çoğunlukla esnafımızın ve iş dünyamızın sırtına yüklenmiştir. Örneğin yüksek faiz ortamı iki uçlu zarar verdi iş dünyasına. Bir yanda iş dünyasının finansmana ulaşımını zorlaştırırken, bir diğer tarafta da elinde sermayesi olan yatırımcının ya da yatırımcı adayının yatırım için kaynak ayırmak, riske etmek gibi girişimlerini de imkânsız hale getirdi çünkü yüksek faiz getirisi, sermaye ile risk almaktansa faiz garantisine sığınmak gibi bir yaklaşımı da beraberinde getirdi
Bunun dışında kur korumalı mevduat da çok derin bir hasar verdi ekonomimize. 2023 yılında merkez bankası 20 yılık bir sürenin ardından ikinci kez zarar açıkladı mesela. 818 milyar liralık bir zarardan bahsediyoruz. Bunun ana sebebi kur korumalı mevduat uygulamasının hazine üzerine bindirdiği yük. Şimdi yeni bir programla bütün bu hatalardan arınmaya çalışıyoruz ama oluşan hasarların ve yaraların derinliği maalesef çok büyük. Bu yaraların bir anda iyileşmesi mümkün değil. Dolayısıyla başta da dediğim gibi önceki hataları doğru analiz ederek ilerlemek gerekiyor ve sihirli bir değnek dokunuşu hayal etmemek gerekiyor. Yaraları sarmak zaman alacak. Acı çekiyoruz ve biraz daha çekeceğiz gibi görünüyor. Ben görev yaptığım uzun süre boyunca hiçbir zaman bu son dönemdeki kadar endişe duymamıştım diyebilirim
İş dünyasının beklentileri neler?
Üzerimize binen yük çok ağır. Az önce bahsettiğim finansmana erişim noktasında yaşadığımız sıkıntılar üzerimizdeki yükle başa çıkmamızı zorlaştırıyor. Yine az önce bahsettiğimiz derin yaralara yapısal çözümler getirmek yerine çözüm olarak dolaylı vergileri arttırma yoluna gidiliyor. Enflasyonla birlikte çarpan etkisi göstererek katlanarak artan girdi maliyetleri ile baş etmek yeterince zorken ilave vergi yükü elimizi kolumuzu bağlıyor. Diğer yandan enflasyonu düşürmek için talep daraltması yaratmak da en önemli geliri maalesef dolaylı vergiler olan ülkemizde esnafın, iş dünyasının daha az kazanmasına yol açtığından bu önemli gelir kaynağında da düşüşe neden oluyor. Biz artık vergi artışlarından çok yorgunuz. Bugüne kadar yapılan tüm hatalar en nihayetinde iş dünyasına ilave vergi yükü, emekliye de sürekli yükselen bir enflasyon olarak geri döndü.
Bundan sonrası için ne yapılmalı?
Daha derinlikli, doğru analizlere dayanan yapısal çözümleri vurguluyorum sürekli. Ezberci bir tutumla ekonomik dengeler bozulmaya başladığında hep aynı tedbirlerle düzeltme yoluna gitmek, oluşan yükü sadece belirli kesimlerin üzerine yıkmak gibi yaklaşımların bir fayda sağamadığını hem önceki yıllarda gördük hem de bugün yakinen tecrübe ediyoruz. Biz iş dünyası olarak her zaman elimizi taşın altına koyduk yine koymaktan da çekinmiyoruz ama bu tüm kesimlerin ortak çabası ve fedakarlığıyla anlamlı olabilecek bir yaklaşım. Öncelikle göstermelik değil gerçek anlamda artık tasarruf tedbirleri almamız ve büyük bir disiplinle riayet etmemiz gerekiyor. Kamuda ve Belediyelerde israftan kaçınmak yönünde tavsiyeler vermekten ziyade, denetlenebilir bir yapının acilen kurulması ve belirlenmiş sıkı kurallarla oluşturulmuş bir tasarruf planına uyum ciddiyetle denetlenmeli. Belediyeler ilk akla gelen örnek. Ne yazık ki son 20 yıldır istihdam kapısına dönüşmüş durumda. Liyakat esasına dayanmayan yaklaşımla belediye kadroları şişiriliyor ve kaynakların çok büyük bir kısmı ne yazık ki buralara aktarılıyor. Aynı şekilde liyakat esasına riayet edilmeden kamudaki insan kaynağı da büyüyünce bu ekonominin üzerinde büyük bir yük oluşturuyor. Liyakati ısrarla vurgulamamdaki sebep ise kamuda, belediyelerde işinin ehli olmayan kişiler özellikle stratejik kadrolarda uyguladıkları planlamalarla karar mekanizmalarıyla kamuya ilave zararlar yaratıyorlar.
Biz daha önce olduğu gibi bu zorluğun da üstesinden gelecek güçteyiz. Mücadelede adaletin terazisinden şaşmadan, disiplinle çalışarak, doğru analizle, doğru planlamayla sorunların içinden çıkılabileceğine inancım tam. Bizim gibi ülkelerde üretmek en önemli çıkış yoludur. Üreterek kazanmayı ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmeyi artık öğrenmemiz lazım. Bu Ülkede Bayrak İnmeyecek, Ezan Susmayacaksa Üretmemiz Lazım. Üreterek kazanacağımız güç kalıcı olacak, oluşturduğumuz değer sadece şimdi değil gelecekteki zor zamanlarda da en güçlü çıkış yolumuz, en büyük desteğimiz olacaktır.